31 Mayıs 2009 Pazar

Kızgınım Sana Apple!

Bu 3. oluyor. Sağdaki fotoğrafta sizin muhtemelen göremediğiniz ancak beni çileden çıkaran "palm-rest" bölgesindeki bu çatlak problemi canıma tak etti!
Yaklaşık bir yıl önce aldığım macbook'umun top-case dedikleri klavyeninde bulunduğu alandaki yerde 6 ay kadar önce minik bir çatlak oluştu. Artı'ya götürdüm. Gün içinde değiştirdiler. Ardından yaklaşık 1 ay önce bir daha aynı yerde bir çatlak oluştu, yine artıya götürdük, bu sefer daha önce tamir görmüş, şimdi ücretli dediler ve 500TL ye yenisini taktılar. Ve bu sbah bilgisayarımı açtığımda gördüm ki, yine orada benim lanet olasıca çatlağım.

Pazar günleri kapalıymış, ancak eğer bu sefer kalıcı bir çözüm getirmezlerse başka bir çözüm aramak zorunda kalacağım.

Kızgınım sana Apple, çok kızgınım!

15 Mayıs 2009 Cuma

İyi veteriner - Kötü veteriner

Bu sabah hayatımdaki en kötü sabahlardan biriyle uyandım. Sabah 5:33'de ev arkadaşımın sesiyle solda gördüğünüz bu muhteşem yaratığın 7. kattaki evimizin balkonundan düştüğünü öğrenerek uyandım. Çenesi yamuktu, ağzını tam kapatamıyordu, ayağa kalkamıyordu, kan içindeydi. Sabahın bu saatinde neresi açık olur diye düşünmemize fırsat kalmadan 3-4 ay önceki kızgınlık döneminde gecenin 3 ünde yatıştırıcı ilaç aldığımız vetlanda gittik. (kozyatağı Carrefour'un karşısında, yan yolun üstünde.) Veteriner kardeşimiz Ali Bey yoktu haliyle, sadece asistanı vardı. İç kanamaya karşı bir ilaç ardından da 2 sakinleştirici yaptı. Ardından doktoru aradı ve kalçasının, kuyruğunun ve çenesinin kırıldığını söyledi bize. Serum vermek için bir kolunu traşladı, huysuzlandı pakize hanım, muaffak olamadı. Diğerini kazıdı; onda da muaffak olamadı. Bu sırada saat 7:30'u bulmuş, Berrak'da gelmişti. Pakize garip garip soluyor, yaptığı sakinleştiricilerin etkisiyle ölü gibi yatıyordu. Veterineri sorduk; bilmiyorum, geç gelebilir dedi. O an karar verdik. Bu kötü veterinerdi.

Telefonumdan cerrahi müdahale yapabilecek bir yer aradım bir süre; isim benzerliği kıllandırsa da vetline diye bir yer bulduk. (kadıköy anadolu lisesi karşısında) (daha sonra öğrenecektim ki; Türkiye'nin arka bacak protezini uygulayan 1990 dan beri açık bir hayvan hastanesiymiş.) Aradık, hemen gelin dediler, apar topar kalktık. Pakizeyi kabına koyup hemen vetlinea gittik. Aylin hanım bizi kapıda karşıladı. Hemen muayenehaneye aldılar. Bir önceki yerde yapılan ilaçlara baktılar. Lüzumsuz derecede sakinleştirici vurulduğu ve tanı koymak için düşmenin şokunu atlatması gerektiğini söylediler. Sinirimden kudurdum resmen. Bir önceki yerde gelmek bilmeyen Ali bey asistanına yanlış direktif vermişti belli ki. vetlinedaki asistan arkadaşlar Aylin hanım ile göz açıp kapayıncaya kadar serum kelebeğini takıverdiler.

Burada kısa bir es, ben iğne görünce tansiyonu düşen bir adamım malesef. Bu sebeple aşağıda bir sigara içmeye çıktım. 5 dakika sonra yukarı çıktığımda pakize neredeyse tertemizdi. Kalçasındaki kanamanın bir sıyrıktan olduğunu gösterdi bize, poposu morarmıştı. Kalçasının kırıldığını değil, kırıktan şüphelendiğini söyledi. Röntgen çekmemiz lazım dedi. Güzel kızım bu arada sakinleşmeye başlamıştı. İç kanamasının olup olmadığına gözlerinin beyazlarına bakarak değil, adını anlamadım bir test yaparak karar verdi. Vardı, ama mühim değildi. Aşağı indik, bize durumun ne olduğunu, neden endişelenmememiz gerektiğini anlattı. Aylin hanım'ın iyi bir veteriner olduğunu anladığım ve ellerimin titremesinin geçtiği an bu andır.

Saat 3:30 gibi aradığımda telefonda kızımın iyi olduğunu kendini temizlemeye başladığını söyledi. Çenesi düşündüğümüzden daha az problem olacakmış.

Şimdi kızım vetline'da 1 saat kadar sonra röntgenini çekecekler. Son durum için sizi arıyacağız dedi, ama biz dayanamayız sanırım, birazdan gideceğiz görmeye kızımızı.

Hastası olmuş her hayvanı kendi çocuğu gibi seven bir veteriner bulduğum için şanslı hissediyorum kendimi. Ve aman diyorum, siz siz olun, veterinerinizi iyi seçin.

14 Mayıs 2009 Perşembe

Dijital Pazarlama Uzmanı

Bugün Ahmet Çakır bana mesleğim hakkında 4 soru sordu. Cevaplarımı buradan da paylaşmak istedim.

Şu anda yaptığınız işin geleceğini nasıl görüyorsunuz? 5-10 yıl sonra bu işte ne gibi gelişmeler ön görüyorsunuz?
Bir online pazarlamacı olarak, birçok online pazarlamacı gibi tüm dünyanın yakın gelecekte dijitale dönüşeceğini düşünüyorum. Tahmini ölçümlerin devri kapanıyor. Artık devir ölçülebilir reklamcılığın devri, dolayısıyla dijitalin herşeyin önüne geçeceğine inanıyorum. 5-10 yıl sonra tablet okuyucularımıza gazeteleri indiriyor olacağız, ve oradaki reklamlara tıklayabilir olacağız. Facebook'un trafiğinin 3/4'ü mobil kullanıcılardan geliyor olacak. Mobil olarak içerik üretecek, mobil olarak içerik paylaşacağız. Şimdiki mouselarımızın boyutundaki bilgisayarlarımız RSSlerimizi bize bir arkadaşımız gibi okuyor olacak. Ve big brother bizi daha da çok izliyor olacak.

Sizin mesleğinizi seçecek birinde sizce ne gibi olmazsa olmaz özellikler olmalı?
Merak, Merak, Merak. Okumalı, araştırmalı, pro-aktif olmalı. Burnunu her olaya sokmalı. Herşeyden biraz bilip, üç şeyde uzman olmalı. Kendimi nasıl Pazarlarım? Ürünümü nasıl pazarlarım? Kendime nasıl daha çok şey katarım?

Bu mesleği yerine getirirken sizi en çok neler zorluyor?
Bu soru biraz özel bu sebeple özel bir cevap vereceğim. İş dünyasının lüzumsuz sınırları beni yoruyor en çok. İlk okulda muz yasaktı hatırlarsanız. Burada da bazı muzlar yasak.

Bu meslek size neler kattı, neler götürdü?
Dijital reklamcılık dünyasına girdiğiniz andan itibaren herşeye farklı bir gözden bakmaya başlarsınız. Artık market raflarındaki ürünlere neden halen sayaç sistemleri takmadıklarını, neden hala bakkalların veresiye defterleri tuttuğunu düşünürsünüz. Herşeyi daha sayılabilir hale getirmeye, kullanıcı deneyimini daha mükemmel ve takip edilebilir yapmaya çalışırsınız. Ajans partileri, happy hour lar da cabası ;)

Götürdüğü tek şey zaman. Bu iş sabah 9 akşam 6 değil. Bu satırları yazarken saat 01:03 ve önümde halen bir sosyal pazarlama stratejisi sunumu açık.

Sorular için teşekkürler Ahmet.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Çok satan az kalan ürünler!

Dün TopShop'ta gezerken rastladım buna. Satılmadığından indirime giren ürünler yerine "Çok satan, Az kalan ürünler" standı kurmuşlar.

Süper!

5 Mayıs 2009 Salı

Yeni Oyuncağımız: Get Glue!

En yeni sosyal imleme oyuncağımız Get Glue beta sürümünden çıktı. Bir süredir kullanıyordum, ama stabil değildi. Beta sürümünün sonlanması ve artık resmi versiyonun piyasaya (ücretsiz olarak) sürülmesi ile üzerinde konuşulacak hale geldi.

Önce biraz anlatayım nedir Get Glue. Kendisi 3. nesil bir sosyal imleme sistemi. Birinci nesil IE'deki favorites'di. Sabit, ketum. İkinci nesil; Digg, Buzla, Stumbleupon gibi sosyal imleme siteleriydi. Bu sitelerde profil yaratıp sık kullandığımız, favori sitelerimizi paylaşıyorduk, ve oyluyorduk. Ancak bu noktaya kadar tüm bu sistemler sayfa odaklıydı. Son dönemlerde zengin içerik de (video, fotoğraf, ses) paylaşabiliyor olsak da bunları sayfalar üzerinden yapıyorduk hep.

İşte üçüncü nesil burada devreye giriyor ve bizi sayfa bazında imleme ve paylaşmadan çok öte bir noktaya taşıyor. Bir Firefox eklentisi olan Get Glue ile artık sayfaları değil nesneleri (sayfalara bağımlı kalmadan) imleyebiliyor, üzerilerine yorum yazabiliyor ve paylaşabiliyorsunuz.

Örneğin wikipedia da bir filmi beğendiğiniz ve bunu paylaşmak, başka insanların bu konuda ne dediklerini öğrenmek istiyorsunuz. Glue Bar; siz nesne tabanlı bir sayfaya girdiğiniz anda yukarıda beliriyor ve bu filmi sadece wiki'de değil, IMDB'de yada Netflix'de incelemiş başka kullanıcıların listesini görüyorsunuz. Diğer kullanıcıların yazdıkları yorumları görebiliyor ve sizde yorum ekleyebiliyorsunuz.

Get Glue'nun Semantik bir alt-yapısı var. Bu sayede internette bu eklentiyi kurmuş kullanıcıların gezdikleri sayfaları başka kullanıcıların gezdikleri sayfalarla ilişkilendirerek indeksliyor*. Sonuç olarak bize de artık 70 farklı networkden yorumları ayrı ayrı takip etmek yerine tek bir noktadan tüm dijital dünyadaki içeriğin kesişim noktalarına denk gelmek yeterli oluyor.

Tek problemi halihazırdaki networklerinizden arkadaşlarınızı getirememeniz. Ancak bloglarında bu konunun üzerinde yoğun olarak çalıştıklarını söylüyorlar. Beta süresi sadece 6 hafta süren bu firefox eklentisi, sözünü tutacaktır eminim.

Get Glue'yi bu bağlantıdan indirebilirsiniz. Denemenizi şiddetle öneriyorum. Deneyenlerin yorumlarını da bekliyorum.

*: programı kurduğunuzda get glue sizin web deneyimleriniz ve gezinme alışkanlıklarınız hakkında veri toplayacağını söylüyor ve ancak bunu kabul ederseniz bu eklentiyi kullanabiliyorsunuz. Bu sebeple belirtmekte ciddi fayda var; eğer web gizliliğiniz(!) üzerine bir takıntınız varsa bu eklentiyi kurmayın.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Sosyal Medya Pazarlamasını Şahsi Bilgisayarlardan Yapıyor Olmak İçin En İyi 3 Neden!

Sosyal medya pazarlaması üzerine çok düşünür, çok çalışır, dolayısıyla da çok yazar oldum bu ara. Bu işin derinlerine indikçe çok şey keşfediyor insan. Bu günün dersi de buymuş: Sosyal medya pazarlaması şahsi bilgisayarlardan daha iyi yapılır!

Neden?
  1. Çünkü araçlar şahıslar için. Bir sosyal pazarlama kampanyasını doğru yönetebilmek için onlarca araca ihtiyaç duyarsınız. Tüm bu aktiviteler sadece web browseriniz üzerinden de yapılabilse de, iş dünyasının en önemli değeri olan zamanı kazanmak için bu araçlar sizin eliniz ayağınız olur. Örneğin; Tweetie. Bilgisayarınızda aynı anda 4 (IE, Firefox, Opera, Safari yada Safari, Opera, Firefox, Komodo) Twitter hesabı açık durabilirken bu araç ile 20 den fazla hesabı (daha fazlası kasıyor biraz.) yönetebiliyor ve tweetlere cevap yazabiliyorsunuz.
  2. Çünkü bu daha doğal. Sosyal medya çalışmalarının tümünün altında aslında aynı mantalite vardır. Doğal, içten olmak. Bu sebeple aslında en verimli sosyal medya yönetimi bir starbucks bahçesinde yapılabilir. Çünkü yarattığınız hava, girdilerinize de yansıyacaktır. Üstelik open-office çalışmak gibisi yok!
  3. Çünkü yazmalı, yaratmalı ve bu dünyanın bir parçası olmalısınız. Ve şirketteki her hareketinizin izlendiği makinalar buna hiç bir zaman elverişli değildir. Üstelik, eğer bir tasarımcı değilseniz, ki sosyal medya yönetimi yapıyorsanız muhtemelen değilsiniz, PC kullanırsınız. Ve yazı yazarken kitlenen programlar, cevap vermeyen outlook, ve erişim izniniz olmayan klasörlerle boğuşursunuz. Zaman kaybı değil de ne?!
Bu sebeple; Sosyal medya pazarlaması şahsi bilgisayardan daha verimli yapılır. Hatta en verimli sokakta yapılır.

En uzun yazı başlığım da bu olsun!

3 Mayıs 2009 Pazar

Türkler Viral Yapabilir mi?

Yaptık bile ey halkım!

Düzenli olarak takip ettiğim, Digg Reel isimli bir podcast var. Haftalık olarak yayınlanan bu podcast Digg'de geçtiğimiz hafta en çok "Digg" edilen videoların gösterildiği ve üzerine yorumlar yapıldığı bir şov.

Dün gece izlediğim şovda ikinci video kadıköy sahilinde bir kuşu yakalayamadığı için kendini yere atan bir kedi idi. Bir anda bizim neden viral video yaratamadığımız anladım.

Bir içeriğin viral olarak nitelendirilebilmesi için çok hızlı yayılabilmesi lazım. Bunun tek yolu ise haber değeri olması. Haber değeri sadece bilgi olmayabilir tabii ki. Güldürebilir, ağlatabilir (Bknz Pınar Çocuk Sütü). Ama yayılması için bir sebebi olmalı.

Bizim pek saygıdeğer markalarımız nedense hala reklamların viral bir etki yaratabileceği inancındalar. Oysa insanlar Algida reklamı yerine 175CM çapında 5 milyon parçadan oluşan bir lego topunun yuvarlandığı videoları izliyor, paylaşıyor.

Özet: Reklam ile Viral olmaz, ama Viralden pek-ala Reklam olur. Hem de kaymaklı olur!

2 Mayıs 2009 Cumartesi

E-kitaplar ve Dijital Pazarlama Dünyasındaki Konumları

Bir süredir yazamıyordum sana. Ufak bir platform değişikliği var aklıma ama düzgün bir domain seçemediğim için henüz bir aksiyon alamadım. O da olacak inşallah.

Geçtiğimiz günlerde RSS inbox'ıma düşen haberlerden biri ile ilgili söyleyecek iki çift lafım var.

E-kitaplar ve Dijital Pazarlama Dünyasındaki Konumları
E-kitap aslıdna elimize aldıp okuduğumuz kitaplardan çok çok farklı bir konsept değil. Dijital olmasının getirdiği artılar ve neredeyse maliyetsiz olarak dağıtılabilir olmasının dışında pek farklı yok denilebilir. Ancak günümüzün dijital pazarlama dünyasında bize sunabilekleri okadar çok ki.

Bir süredir Social Marketting üzerine yazdığım (ve malesef burada yayınlamadığım. kızma, kendimce sebeplerim var...) yazılarımı bir e-kitap haline getirip buradan dağıtmak gibi bir projem var. Nasıl tepki alırım bilemiyorum, ancak bu yazılardan birini kısmen paylaşmak istedim;
  1. Sosyal Medya Pazarlamasında Kurumsallaşmayın; Zaten kurumsallaşamazsınız. Sosyal medya insanların şahsi alanlarının çok içine işlemiş yerlerdir. Ve sizi kabul etmedikleri sürece giremezsiniz oraya. Zorlamak sadece işinizi yokuşa sürer. Sosyal Medya dünyasında var olmak için kullanıcılardan bir farkınız olmamalı. Şirket olarak "ben burdayım" diye bağırmaktansa, genel müdür olarak "nasıl yardımcı olabilirim" demek daha verimli olacaktır. Çünkü sosyal medya insanların oyun alanıdır, markaların değil.
  2. Açık, Dürüst ve İçten olun. Çünkü burada insanlar size cevap verecektir. Sizin 5 kişilik sosyal medya ekibiniz Digg'deki aktif 350.000 kullanıcın önünde büyük bir sınava çıkarlar her kampanyada. Ve dürüst olmadığınızda başınıza gelenleri sabah 9 akşam 7 çalışan hiç bir sosyal medya yöneticisi kurtaramaz. Tıpkı bir irlandalı yazarın söylediği gibi; "you go down in flames, and we wouldn't even have the time to weave to you."
  3. Cevap verin. Çünkü siz konuşmazsanız birileri mutlaka konuşur. Türkiyede milyonlarla sayılan aktif internet kullanıcıları her gün internetteki sosyal ağlara milyarlarca kelime içerik giriyor. Bu içeriklerle sizi yerin dibine sokabilirler ve siz bunun farkına varana kadar sağır sultan bile bundan haberdar olur. Bu yüzden;
  4. İzleyin, dinleyin, okuyun. Artık insanlar sadece yazmıyorlar. konuşuyorlar, videolar yaratıyorlar. Bu içerikleri de göz önünde bulundurmalısınız. İsterseniz kocaman bir holding yönetim kurulu başkanı olun, isterseniz bir mikro kobi sahibi, sosyal medyayı dinlemelisiniz. Çünkü sadece dinleyenler duyabilir.
Ops... Bu yazı e-kitapların pazarlama dünyasındaki önemi üzerine olacaktı, ben size sosyal medya anlattım yine :)

Kitap yakında geliyor. Bu da teaser'i olmuş olsun madem öyle :)

Hepinize güzel güneşli bir cumartesi günü diliyorum.